Binek Atları(Cercis Buluter)

İçeri girdim ve haracıuı masasının başında bir yardımcısı ile konuşurken buldum. " Merhabalar efendim.Atlarınızdan kara gölgeyi çok beğendim lakin verebilecek sadece 1000 altınım var.Acaba onu bana bu fiyata vrebilirmisiniz? "

"Hmmm demek kara gölge" adam şişman bir tipti.Haracıdan çok bir kasaba benziyordu,ağzında bir başak almış oynuyordu."1000 altın kara gölge için fazla düşük bir miktar.Kara Gölgenin fiyatı 1500 altındır beyim. Bu parayı gözden çıkartırsan onu alırsın. O en hızlı ve en güçlü binek atıdır orta dünyanın ve ondan iyisini bulamazsın"

Bu tombul haracıyı ikna etmek kolay olmayacaktı." Bakın sizin ilk müşterinizim ve gerçekten işlerim için para ayırmam gerekiyor.1000 altında sabah için iyi bir fiyat.Sizin içinde güzel bir reklam olacak.Bu kısma pek uğrayan yok bu günlerde duyduğum kadarıyla.Lütfen bir güzellik yapın bana"

"Üzgünüm beyim.1400 olur en fazla"diyor haracı.Ve kel kafasını kaşıyor."Bu at üzerinde yapacağınız tüm saldırılar ve savunmalar size fazladan güç kazandırıyor. hayat kurtaracak belki de. Bunu göz önüne alın"

(pardon ya başlık yanlış yazmışım yarış atı alıyorsun sndım )

Az önce ağaç kesmekten gelmişti, taşıdığı odunların ağırlığı genç omuzlarında küçük sıyrıklar ve haklı bir ağrı bırakmıştı. Uzun zamanda beri aklında olan bir dost edinmek amacıyla haraların olduğu bölgeye yürüdü. Oduncu için çok odun gerekecekti ve bu odunları taşımakta ona yardım edecek bir dost bulmalıydı. Elbette bir insan dost değildi zihninde oluşan düşünce, kollarını hafifçe gerdi. Sırtındaki ağrının biraz hafiflediğini hissetti.

Üzerindeki eski, kirli beyaz gömleğin hemen üzerine yeşil renkte bir yelek giymişti. Eski ayakkabıları ve pantolonu kahverenginin koyu bir tonuydu, aynı gözleri gibi. Saçları dağılmış, alnında birkaç damla ter birikmişti. Sağına ve soluna baktı. İleride antrenman yapan yarış atlarını gördü. Onlar için üzülüyordu, özgür olabilmelerini veya iyi bir dostla buluşabilmelerini diledi.

Bunları düşünerek ilerledi ve binek atlarının satıldığı haradan içeri girdi. Karşısında duran şişman adam etrafta birikmiş samanları düzenliyordu. Adamın dikkatini çekmek için hafifçe öksürdü. Adamın kendine döndüğünü farkedince hafifçe gülümsedi.

"Kolay gelsin..." dedi ve ekledi "Ne kadar şanslısın, ne kadar da çok dostun var. Görünüşe göre gayet iyi bakılmışlar." Tekrar harada duran atlara baktı, dağınık saçlarını düzeltti ve "Şu kahverengi olan, neydi adı?.... Hatırladım, hatırladım Numen. Daha önce bahsetmişlerdi. Ne kadar da güzel görünüyor. Bence dostlar parayla satın alınmaz lâkin sormak zorundayım, bu dost için ne kadar istiyorsunuz?"

Amras buraya geldiğinde biraz yorgundu.Günün bütün yorgunluğu üstündeydi. Amrs yorgunluğunu diğer günlerde biraz olsun hafifletmek için burdan Kara Gölge'yi almayı düşünüyordu. Bu at çok güzeldi ve gayet hızlıydı.Amras Kara Gölge için 1250 Altın ödemeye hazırdı.Amras "Efendim atınız Kara Gölge'yi almak istiyorum.Mağlum çok yoruluyorum bu at sayeside yorgunluğum hafifleyecek.Ben bu at için 1250 altın ödemeye hazırım.Uygun bi fiyatta anlaşalım." dedi.

İçeriye girdim ve hiçkimsyi göremedim artık bıkmıştım yürümekten"Hey burada kimse yok mu?"diye bağırdım.

Zenaid, haracıyı beklemekten iyice sıkılmışken kapıdan içeriye birinin girdiğini farketti. Bu delikanlının içeri girer girmez "Hey burada kimse yok mu?" diye bağırdığını duydu. Bir anda irkilmiş ve ani bir hareketle kılıcının kabzasını tutmuştu. Bu kadar aceleci ve saygısızca olmasına dayanamamıştı, içinden bu kadar saygısız biri asla Rohan'lı olamaz diye geçirdi. Kendinden emin ve sert bir tavırla karşısındaki adama "Hey, sen bağıran efendi! Bizim oralarda birinin evine, dükkanına girerken önce selam verilir. Bu senin yaptığın terbiyesizlik... " dedi ve gözlerini adamın gözlerine dikti.

Soluklanarak"Pardon,açım,yorgunum,en az 10 km yol yürüdüm çapulculardan kaçmak için koşa koşa hemde.Bunların yarattığı öfkeyle bağırdım aslında çok sakinimdir.Gerçekten özür dilerim."dedim.

Zenaid, karşısındaki adamın geri adım attığını görünce sakinleşti. Üzerindeki yeşil yeleği çıkarıp duvardaki bir çiviye astı. Hemen solundaki iskemleye oturdu. Elindeki samanı dudakları arasına sıkıştırdıktan sonra o sert tavrını değiştirmeden devam etti ve adama "Ne kadar yorgun olsan da bu tür davranışlar Rohan'da pek hoş karşılanmaz." dedi. Karşısındakinin Rohan'lı olmadığına kesin gözüyle bakıyordu. Bu genç adamın hangi Krallığa ait olduğunu öğremek üzere sordu "Ben Zenaid, Rohan'lı oduncu Zenaid. Edoras'tan buraya bir dost bulmak için geldim. Sen hangi topraklardan geldin ve ismin nedir genç efendi?..."

Adamın sakinleştiğini görünce rahatladım.Savaş yağpmak istemiyordum çünkü okun odada faydası olmayacağını çok iyi biliyordum."Ben Eon ormandan Gordon kabilesine geldim.Ailem küçük yaşta öldüğünden terbiye alamadım özür dilerim terbiyeli yabancı."Dedim ve nedense yere oturdum.

Zenaid yere oturmuş Eon hakkında birşeyler düşünmeyi bir kenara bıraktı. Saat oldukça geç olmuştu. Haracıya içinden kuvvetli bir lanet okuyarak kulübesine dönmeye karar verdi. Oturduğu iskemleden kalktı ve kapıya yöneldi, çıkmadan önce Eon'a döndü ve "Umarım, bir başka zamanda bir başka şekilde karşılaşırız. Kendinize iyi bakın. Bütün düşünceler karşılıklıdır..." dedi. Yeleğini çividen alıp, hızla dışarı çıktı.

Eon yine kapıyı çalmadan içeriye girmişti.Geçen geldiğinde kimseyi bulamamıştı ve "Hey Rohanlı kardeş,kara gölgeyi satın almak istiyorum bu aygırı ne kadara satarsın"dedi.

"Cercis Buluter dostum en fazla 1350 verebilirim hayır dersen birdahakine artık"dedi.Cevabı beklemeye koyuldu.