Güney Kabileleri Görevi(Arathorn Aradorhini)

"Bal şarabı mı? Bence çok güzel bir seçim muhafız dostum.İstediğini sana getireceğim dönüş yolunda.Adını öğrenebilirmiyim bu arada?" dedim.Onunla tanışmanın ileride fayda sağlayacağı kannatindeyim.

Bu sırada gözlerimle etrafı süzdüm ve bir zamanlar kötülüklerin kalesi olan bu toprakların ne kadar ihtişamlı göründüğünü farkettim.Mordor dağları bir kalkan görevi yaparcasına uzanıyordu.Aşılamazlardı.Buradaki doğal savunma her kral'ın çok işine yarardı.Aklımda uzun uzun düşünceler bir kaç saniye içerisinde belirdi.

"Gondor buradan yıkılabilir" dedim kendi kendime, ama burayı nasıl ele geçirebilirim?"

Şu an bunları düşünmek için biraz erkendi çünkü daha diğer kabilelerin gücünü görmemiştim.

"Ben mi? Abraght. Bekliyorum burada" Abraght'dan altını aldıktan sonra hızla yürümeye başlıyosun. İncelediğin de evlerin daha dağ eteklerinde, han,şifa evleri..vb binalarında daha ortalarda olduğunu görüyorsun. Bal şarabını almak daha sonrasına bırakılacak bir iş. Şimdi ordu bilgilerini öğrenmen gerekiyor.

Görünüşe göre bu bölge de ordu..vb şeyler yok. Sadece birkaç muhafız görüyorsun dolaşan o kadar. Muhtemelen de daha da doğuya gitmen gerekecek. Zira mordorun en açık eyeri orası ve muhtemel bir saldırıya karşılık ordu orada konuşlandırılmış olmalı.Yalnız hava daha sıcak, mordorun iç bölgeleri(denizin olduğu yer) çok daha sıcak(tarım bölgesi) olacak gittiğin de.

Tarlada çalışan insanları görüyorsun. Bir kilomere ilerisinde ise at sesleri geliyor. Aynı ithilliende ki gibi. Bu seni son derece memnun ediyor ve oraya yönelmişken bir an dabir mızrak önünü kesiyor."Heyhat! Sen de kimsin?"

Esmer tenli bir haradlı elinde mızrağı ile tehtit edici görünüyordu."Seni daha önce buralarda hiç görmedim,yabancısın sen."

Bu esmer tenli haradlı'nın görünüşü gerçekten tüylerimi ürpertti. Bir vuruşla bir boğayı yere yığacak kadar güçlü görünüyordu ve bir çiftçi olmalıydı.Sorusuna cevap vermeli ve olabildiğince kibar olmalıydım.

"Merhaba hımmmmm bayım,Ben Arathorn.Bir kolcuyum ve bir kaç erzak bakmak için Mordor'a geldim.Yolda bay Abraght ile karşılaştım ve benden askeri karargahlarına bir mesaj göndermemi istedi.Eğer yardım edebilirseniz çok memnun olurum" dedim ve yavaşça elimi çeneme koydum.Bu konuşmayı yaparken olabildiğince dik durmaya çalışıyordum ve yalan söylediğimi belli etmemeye çalışıyordum.Burada başımı derde sokmak hiçte akıllıca olmazdı çünkü.

"Abraght mı? Şu kapıda ki nöbetçi mi?"Adam bir an düşünür gibi yapıyor ama yüz ifadesinden pek de ikna olmadığını görüyorsun."Bir kolcu, bir yabancı... sana mı veriyor bu görevi? Neyi oluyorsun ki sana veriyor bu görevi?"

Adam sözlerini bitirdiğinde elinde ki mızrağını çok daha sert kavradığını fark ediyorsun.Kolununda ki damarların belli olması her an saldırıya geçmeye hazır olduğunun göstergesi. havanın bir an da kapanması senin içine hoş olmayan duygular kaplamasına neden oluyor.

Bu hiç beklemediğim cevap yüzünden serseme dönmüştüm. Karşımda ki çiftçi düşündüğümden de akıllı çıkmıştı. Hava da birden kapamaya başladı ve mordor'un üzerini kara bulutlar kapladı. İstesem bu hayvani çiftçiyi bir kaç saniye içerisinde yere serer boğazını keserdim ama sonra buradan kaçmak benim için çok zor olurdu.

Elinde tuttuğu mızrağı daha da bir sıkı kavradı ve her an tetikte gibi görünüyordu. " Ah güzel dostum, Abraght ile çok eskilerden gelen bir dostluğumuz vardır bizim. Sıçrayan midilli hanında beraber içmişliğimiz vardır. Ve sevgili dostum benden çok sevdiği bal şarabından bir şişe rica etti aynı zamanda ve sizin mordor paralarınızdan verdi bana" dedim ve paraları cebimden çıkartarak gösterdim.
" Sen ne iş yapıyorsun bu arada dostum eminim senin bana satabileceğin güzel malların vardır? " diyerek sözü karıştırmak istedim

Haradlı bir an kaşlarını çattı ama altınları ve kese üzerinde ki mordor işaretini görünce mızrağını indirdi."Eh mordor içinde, nöbetçiyi öldürecek ya da parasını çalacak değilsin ya."Yine de kuşkulandığını belli etmeden duramıyordu. Demek ki tam manası ile sana güvenmiyor hala.Yine de düşünceli bir hali varmış gibi.

"Ben tahıl çiftçisiyim ve sana satabileceğim malım yok. Bu ürün sadece han ve reise gider.Tamam hadi beni meşgul etme ne iş yapıyorsan yap"dedikten sonra denize yaklaştı ve su doldurup çiftliğine doğru yol aldı. Hafiften başlayan nisan yağmuru altında doğruca ileriye gidiyorsun.(gittiğinde göreceğin şey, geniş toprak bir alanda 10 birim süvari birliği ve 10 birim piyade birliği olacak)

Sonunda bu çifçiten kurtulabilmiştim.Benim beklediğimden dahada zorladığını söyleyebilirim. Kuşkulu bakışlarının soğukluğunu yanımdan tamamen ayrılana kadar üzerimde hissetiğimide itiraf etmeliyim.

O sırada incecik bir nisan yağmuru saçlarımı ıslatmaya başladı. Heryer az önce olduğundan daha da kasvetli görünmeye başlamıştı. Doğuya doğru ilerledim ve bir tarlayı andıran geniş bir düzlükte 10 süvarı ve 10 piyadenin konuşlandığıydı. Düşündüğümden çok daha az güçleri vardı ama bu güçlü çiftçinin karakteri Mordorluların ne kadar sert olduklarını ve savaşabileceklerini bana gösterdi.

Şimdi bir işim kalmıştı.Bu yolculukta benden yardımını esirgemeyen dostum Abraght'ın şarabını ona ulaştırmak.

Hızla geri dönüyorsun. Tarlaların oradan geçerken Haradlıyla karşılaşmamak için dualar okuyorsun ve şansına karşılaşmıyorsun. Merkeze ulaştığında etrafına bakınıyor Han arıyorsun ama görünürde böyle bir yer yok gibi. Tam birine soracak oluyorsun ki o an da büyük devasa hanı görüyorsun. Tüm ihtişamı ile breedeki handan bile büyük. Burası bree ye daha çok yakışırdı aslında.

Kardeş han'ı olarak biliniyordu bu han.İçeri girdiğinde bir srü gondorlu ve haardlı insan oturmuş sohbetler ediyor, yemekler yiyordu. içeriside ferah ve devasa büyüktü. Hancı ise ipek elbiseler giymiş barın başında duruyor, kızlar sağa sola hizmet ediyordu.

Handan içeriye adımlarımı ilk attığımda şaşkınlığımı gizleyemedim. Çok büyüktü ve içerisi çok kalabalıktı. Heryerde kızlar insanlara hizmet etmek için koşuşturuyordu. O sırada kalabalığın içerisinde sarı saçlı oldukça güzel görünümlü bir bayan gördüm. Ama buralarda fazla takılmamak için görmezden gelmeyi yeğledim.Doğruca barcıya doğru yöneldim ve " merhaba hancı bir dostum için bir şişe bal şarabı almak istiyorum "dedim

"Elbet, 5 altının varsa neden olmasın?"adam sana bakmadan bardakları temizliyor, sözlerini ağzının içinde uvarlıyordu. bu yüzden onu anlamakta biraz zorluk çektin. Altınları gösterince adamın dikkatini çekmeyi başarıyorsun. İki dakika sonra gülümseyerek sana bir tas bal şarabını çıkartıyor."İşte, en güzel şarap,bal şarabı." Beş altını verdikten sonra hızla handan çıkıyorsun. Çıkarken gözlerin son kez sarı saçlı kadına takılıyor ve ikiniz birkaç saniyeliğine göz göze geliyorsunuz.

Kız gülümsedikten sonra işinin başına dönüyor. Sen de nöbetçinin yanına gidiyorsun.Giderken şaraptan bir yudum almayı ihmal de etmiyorsun. gerçekten de çok güzel bir tadı vardı. Allkol içermeyen ama zevk veren bir şaraptı bu."Hey Arathorn, geldin demek. bütün gün bunun hayalini kurdum. ahahaha"

Bir an önce yeni dostumun yanına gitmek için adımlarımı hızlandırdım ve çabucak olduğu yere vardım. " Selam Abraght dostum işte istediğin şarabı getirdim sana, bu arada ne kadar da büyük bir hanınız varmış,doğrusu çok şaşırdım.Bir çok han görmüş olmama rağmen böylesini hiç görmemiştim.Birde handaki sarışık fıstık varya" dedim ve gülümsedim " eğer biraz vaktim daha olsa onunla tanışmayı çok isterdim doğrusu" dedim. Bu sırada şarabını dostuma uzatmıştım bile.

" Evet sevgili arkadaşım yola çıkmam gerekiyor. Ama buralara yakın zamanda tekrar döneceğime emin olabilirsin " dedim ve yola koyuldum. Şimdi sırada üçüncü görevim vardı ve çok geç kalmadan reisin istedikleri bilgileri toplamalıydım.

"Hmm seni tanıdığıma sevindim Arathorn"adamla vedalaştıktan sonra kendini dışarı atıyorsun. Geriye , güney Gondor kalıyor. Yolculuk seni yoracak gibi. İlginç olan dışarı çıkar çıkmaz yağmurun kesilmiş olması. Toprak ıslanmış da görünmüyor. Güneye doğru yöneliyorsun ve yolculuğun yeniden başlıyor.

Akşam olduğunda Harandor yani Güney Gondor sınırında ki nehire varmış oluyorsun. Gözlerin uykudan yanıyor, bedenin ise yorgunluktan kırılıyor. Karnının acıktığını ise şimdi fark edyorsun. Etrafta birkaç çalış kırpı, taş,kayalık ve ağaçlar var. Suyun sesi huzur verici iken baykuş ve cırcır sesi sana eşlik ediyor.

Şimdi Güney Gondor'a doğru yönelme vaktim gelmişti. Mordor'dan dışarı çıktığımda yağmur bir anda dinmişti ve toprak kuruydu.Anlaşılan buraya hiç yağmamıştı.Bunda Mordor'u koruyan dağların etkisi olabilir diye düşündüm.Hava gayet güzel ve ferahtı.

Akşama kadar güney'e doğru yol aldım. Akşam şafağında Harandor sınırında ki nehre vardım.Daha önceki yolculuklarımda buradan bir kaç kez geçmiştim ve bu coğrafyayı iyi tanıyordum. O anda ne kadar uykusuz ve yorgun olduğumu hissettim.Saçlarımda kirlenmişti. Nehire doğru ilerledim ve akıntıya doğru elimi uzatıp elimi yüzümü yıkadım.Sonra saçlarımı ıslattım.Bu bana biraz olsun enerji vermişti.

Karnımda inanılmaz derecede açtı. Kendimi bu görev için bu kadar yıpratmamalıyım diye düşündüm.Etraftaki korulardan gelen baykuş sesleri ve cırcır böceklerinin dansı biraz olsun açlığımı yatıştırıyor ve bir melodi gibi bana eşlik ediyordu. Nehrin karşısında kayalık bir alan gördüm ve oraya doğru ilerledim.Niyetim önce etraftaki çalı çırpıyı yakıp bir güzel ısınmak sonra birşeyler atıştırmaktı. Zaten çok geçmeden de uykuya dalacağımdan şüphe yoktu.

Yemeklerini yedikten sonra derin bir uykuya dalıyorsun sıcak ateşin eşliğinde. Bir kolcu olarak yattığın her yeri beğenmek adetindir sonuçta....Bir an da bir çıtırtı duyuyorsun ama gözlerini açmadan sessizce harekket etmeden uyuma numarası yaparak geceyi dinliyorsun. Anlaşılan ateş sönmüştü çünkü net tek ses o çıtırtı olmuştu. Başka ses duymasanda sana doğru birinin ya da birşeyin geldiğini hissedebiliyordun. Hava da hafif bir nem ve esinti vardı.

En sonunda bir elin sana doğru uzandığını hissetiğin anda gözlerini açıyorsun ve o eli yakalıyorsun. Net göremesen de genç biri olduğu ve farklı bir giyim tarzı olduğunu görüyorsun. Anlaşılan bir Haradlı ile karşılaştın ve seni soymaya gelen bir hırsızdı."Lanet!"diye tıslıyor Haradlı HIRSIZ ve sana bir yumruk atıyor. Hiç beklemediğin bir yumruk karşısında haradlının elini bırakmak zorunda kalıyorsun ama o kaçarken sen yerde eline denk gelen bir taşı alıp kafasına fırlatıyorsun. darbenin etkiis ile sersemleyen oğlan yere düşüyor. Hemen ayağa kalkıp kılıcını çekiyorsun. Yanına geldiğinde 1.sınıf daha acemi olan bu hırsız sana hançerini çekiyor.(üzerinde de haradlılara özel hafif bir derimsi zırh var)"Uzak dur yabanacı!"diye bağrıyor haradlı.

Gece boyunca güzel bir uyku çektim. Beni huzursuz eden bir kaç çıtırtı dışında deliksiz bir uykuydu diyebilirim.Özellikle yediğim yemeğin ağırlığı sabah beklenmedik bir olayla uyandığımda hala üzerimdeydi.Sabah havada biraz nem vardı ve insanın nefes almasını çok güçleştiriyordu. Böyle havaları hiç sevmem aslında.Bir uğursuzluk olacağını sesinlemiştim.Gelen bir hırsızdı.

Hırsız elini üzerime uzattığında onu yakalamış ve bir arbededen sonra benden kaçmaya başlamıştı.Onu attığım bir taşla yere serdim ve kılıcımı ona doğru çektim.Hemen hançerini çıkarttı ve karşılık vermeye kalktı.

" Heyhat bakın burada kim varmış " dedim bir adım geriye çekilerek." Bak haradlı seni burada öldürmek niyetinde değilim lakin sende bir kolcuyla savaşmaman gerektiğinin farkındasındır, Eğer üzerinde bulunan bütün altınları ve eşyaları bana verirsen canını bağışlarım aksi takdirde kılıcımın gazabını tatmaya hazır ol" diyerek devam ettim.

'Lthien Elensar' üyesi bu işi tamamladı : Yuvarlanın Zarlar!

'20' :

Sonuç :

Hırsızın Saldırısı:
9+1+2:12

Arathornun Savunması:
15+2+2:19

Saldırı başarısız. Zira elinle basit bir hareket yapıp hançer saldırısnı engelliyorsun. Üstüne yumruğu ona iade ediyorsun.

Hırsız üzerime saldırmıştı ama çok zayıf bir rakipti, yuruğumla hamlesine uzaklaştırdıktan sonra kılıcımı ona doğru var gücümle savurdum aynı andada " sana son bir kez daha şans veriyorum umarım teslim olursun ve bütün mallarını bana bırakıp buradan gidersin yoksa seni öldürdükten sonra hepsini senden almak zorunda kalıcam ufaklık " dedim.

'Arathorn Aradorhini' üyesi bu işi tamamladı : Yuvarlanın Zarlar!

'20' :

Sonuç :

Hırsız rahatlıkla hamlenden kaçıyor.Bir an seni süzdükten sonra minik bir kahkaha atıyor."Pek de güçlü bir rakip sayılmazsın. benden ne daha iyisin ne de daha az güçlü. Şans kimden yana olacak görelim yabancı!"

Hırsız bıçağı sağ eline alıp sımsıkı kavrıyor ve hafif eğilerek dans eder gibi hareket ediyor en sonunda göğsüne doğru hançerini savuruyor.